Yasemin Sakallıoğlu: Ağladığım anlarda video çeker, sonra izlerim

◊ Bankacılıktan komedyenliğe geçtiniz. Ne oluyor bu şubelerde: Sıra no makineleri mi çok baş dengi, para sayma aygıtları mı fırlama?

– Ben davet merkezinde çalıştığım için gün uzunluğu en az 200 şahısla konuşuyordum. Biri “Ben kartımı iptal ettirmek istiyorum” diyor, oburu “ATM kartımı yuttu” derken belirli bir mühlet sonra beyinler yanmaya başlıyor ve istifa bayraklarını çekiyorsunuz.

◊ İstanbul’da doğmuşsunuz, sonra 6 yıl Rize’ye gönderilmişsiniz, sonra oradan yeniden İstanbul’a. Kargo kusuru mı, sevilmeyen bir çocuk muydunuz?

– Yok ya… (Gülüyor) Annem o sıra kendi konutunun sahibi olma telaşına düştüğü için babamla hunharca çalışıyorlardı. Benim hisseme da köye gitmek düşmüştü.

◊ “Karadenizli bezgin kadın” taklitlerinizle tanınıyorsunuz. Kızdıkları oluyor mu, güzellerine mı gidiyor?

– Çok seviyorlar. Zira aslında yalnızca Karadeniz değil, tüm bayanların içinde o bezmişlik var. Hepimiz bezmişiz.

◊ Aydın Üniversitesi’nde drama oyunculuk okudunuz. Sahnede hangisinde daha rahatsınız: Doğaçlama mı, tekstten mi?

– Katiyetle doğaçlama. Ben asla yazılı bir metne baştan sona bağlı kalamıyorum. Hiçbir şey yapamasam ortada öksürürüm.Muhakkak benden bir şey olmalı.

◊ “Zengo” isminde bir sinema çektiniz. Fikir sizin miydi, Şahan Gökbakar’ın mı?

– Zengo benim Instagram hesabımda türettiğim tiplemelerden biriydi. Çok sevilince “Filmi olsun” dedi üretimcimiz ve ben de senaryosunu yazdım.

◊ “Dış Hoşluk Yasaklansın, Ruh Hoşluğuna Geçelim” kitabınız… Temenni mi, medyumluk var mı?

– Temenni. Zira süreksiz bir şeye bu kadar bel bağlamak sonunda hüsran yaratabiliyor. Zira bir gün sizi hoş bulan, sonraki gün bulamayabiliyor. Aslolan karakter ve o uygunsa işte ona doyulmuyor.

◊ Olumlu fakat sıkıcı beşerler mı, negatif ancak değişik beşerler mı?

– Sıkılmaktansa değişik olanı çözmeye çalışmak bana daha çok keyif verebilir. Ayrıyeten devamlı müspet olmak bana gerçek dışı geliyor.

BANA “ANDA KALDIRACAK” MAKİNE LAZIM

◊ Para saadet getirir mi, getirmez mi?

– Nerede kullandığınıza bağlı… Mesela çok parayla var olan saadeti de bozabilirsiniz. O, paranın kimin eline geçtiğiyle alakalı.

◊ Mantık mı, içgüdü mü?

– Birden fazla vakit içgüdülerime nazaran hareket ederim. Şayet bir yerin ya da insanın gücünü sevmediysem çok mantıklı da olsa orayı ya da o kişiyi tercih etmem.

◊ Bir şeyi gece planlamak mı, sabah planlamak mı?

– O şeyi yapmadan 5 dakika evvel planlamak! (Gülüyor) Zira ben evvelce planladığım her şeyden, yapana kadar vazgeçiyorum. O yüzden en garantisi 5 dakika evvel karar vermek.

◊ Hangisinin aklını okuyabilmek isterdiniz: Sevgilinizin mi, en büyük düşmanınızın mı?

– Hiç kimsenin aklını okumak istemezdim. Zira öylesi bana konfor alanı sağlardı. Ben risk almayı ve başıma gelecek şeylere karşı o an tahlil üretebilme gücünü seviyorum.

◊ Sizce hangisi daha avantajlı: Varlıklı ancak nahoş doğmak mı, yoksul lakin hoş doğmak mı?

– Artık ikisine de tahlil var. Güçlü ve çirkinseniz ortalık plastik cerrah dolu. Yoksul ve güzelseniz aslında bilin ki ileride zenginsiniz. 

◊ Vakit makinesi icat ettiniz, nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?

– Dur daha anı yaşayamıyoruz. Kaldı bir de ilerisi, gerisi… (Gülüyor) Bana “anda kaldıracak” makine lâzım.

◊ Hatır için çiğ tavuk… Yenir mi, yenmez mi?

– Yenmez vallahi. Hayata bir sefer geliyoruz. Yedikten sonra kimse “Sağ ol, âlâ ki yedin” demiyor. Sen yediğinle kalıyorsun. (Gülüyor)

ÖZEL MESELELER

Ağladığım anlarda görüntü çeker, sonra izlerim

◊ Eşiniz Burak Yırtar da sizin üzere daldan. Evliliğiniz bir sinema olsa… Macera mı olurdu, romantik güldürü mi?

– Eşim oyuncu değil lakin hayatımız bir sinema olsaydı kesin benim haksız yanlarımı göstermek için oynardı ve o sinema romantik olmaya çalışanların komik halleri olurdu.

◊ Aşkta alıcı kuş musunuz, çantada keklik mi?

– Yalnızca aşk değil, tüm bağlantılarda kolay görünen ancak çok güç biriyim. Sıkıntı sever, çok sıkıntı güvenir, güç teslim olurum.

◊ Flörtte hangisi çok iç gıcıklar: Gülümsemek mi, göz kaçırmak mı?

– Ben gülen insanı çok seviyorum yaa… Yalnızca flört değil, gündelik irtibatta güler yüzlü insan daima 1-0 öndedir.

◊ Yılın hangi devri daha romantik? İlkbahar-yaz mı, sonbahar-kış mı?

– Dört mevsim romantik olabiliyorum. Kâfi ki bana imkân verilsin! (Gülüyor)

◊ En çok hangi dekoltenize güvenirsiniz: Sırt mı, bacak mı?

– Bacak lakin bugüne kadar hiç savlı bir bacak dekoltesi vermedim. Sanki o kadar da güvenmiyor muyum? (Gülüyor)

◊ Hangisi daha berbat senaryo: Kimselere âşık olamamak mı, her aşkınızın makûs bitmesi mi?

– Bir kez bir insanın her aşkı makûs bitiyorsa sorun kendisindedir. Azıcık uyumlu olsun o da her kimse! (Gülüyor)

◊ Aşkın zıddı: Nefret mi, kayıtsızlık mı?

– Şayet kişi hâlâ aşıksa nefret. Ancak sevgisi bitmişse kayıtsızlık. Zira bana nazaran biri nefret ediyorsa ya çok hırslıdır ya da çok âşık olmuştur.

◊ Hangisini tercih edersiniz: Tek başınıza ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?

– Tek başıma. Zira ben genelde aynaya bakarak ağlarım. Bazen de ağladığım anlarda görüntü çeker, sonra izlerim. Ağlamamı beğeniyorum. (Gülüyor)

◊ Affetmek mi, unutmak mı?

– Duruma nazaran değişir bunun yanıtı. Gururum incinmediyse affetmek. İncindiyse unutmak.

◊ Bir renk olsanız: Ateş kırmızısı mı, deniz mavisi mi?

– Ateş kırmızısı. Zira kırmızı bana daima suratı anımsatıyor. Kararlarım, yaptıklarım alelaceledir benim. Çok süratli yaşarım her şeyi.

◊ Bir yemek olsanız: Tatlı mı, tuzlu mu?

– Tatlı olurdum. Yerken çok keyifli lakin sonra düşündüren… Benim mizahım da o denli zira. Evvel gülerler lakin sonra yaşadıklarını düşünmeye başlayıp hayatı sorgularlar.

KÜÇÜK KEYİFLER

Telefonum denize düşecek ben de arkasından

◊ Bir daha asla toplumsal medya kullanmamak mı; bir daha asla sinema izlememek mi?

– E toplumsal medyadan da kısa sinema izleyebilirim ki! (Gülüyor)

◊ Çaycı mısınız, kahveci mi?

– Çaycı. Tek başıma koca bir demlik içerim.

◊ Tren seyahati mu, gemi seyahati mu?

– Bende harikulade bir deniz korkusu var. Ödüm kopar telefonum denize düşecek, ben de gerisinden düşeceğim diye. O yüzden tren.

◊ Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?

– Yüzmeyi bilmediğim için bana orman-ağaç-temiz hava daha inançlı geliyor.

◊ Hangi üçlü sizinki: Rakı-balık-Ayvalık mı, kebap-şalgam-Adana mı?

– Yeterli bir içici değilim ancak Ayvalık ve balık kısmını seçiyorum. Ayvalık bana çok âlâ geliyor. Oranın ruhunu çok seviyorum.

◊ Kedi mi, köpek mi?

– Tüm hayvanları severim lakin kedilerle özel bir bağım var. Canı isterse gelip kendini sevdiriyor. Bulunduğu yeri sahipleniyor. Kendi bedellerinin ve özel alanlarının bu kadar farkında olmalarına hürmet duyuyorum. 

◊ Biraz yoldan çıkmak istediniz: Mantı mı, iskender mi?

– Şayet yoldan çıkmayı göze almışsam mantı başlangıç tabağım olur! (Gülüyor) Pizzayla da finallerim…

◊ Birinden vazgeçmek zorunda kalsaydınız… Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?

– Kırmızı et. Aslında benim hayatıma Burak’la girdi kırmızı et. Yoksa ben sebzeciydim. Burak’a kalsa kuşbaşılı omlet yiyeceğiz.

GÜNDELİK HALLER

Galiba bende telefon bağımlılığı var

◊ Asla hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor. Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?

– Şayet vaktim varsa sorular sorarak kim olduğunu anlamaya çalışırım. Lakin yoksa o an ben de birebir içtenlikle davranırım. Sonra tüm günüm “Bu kimdi?” demekle geçer. (Gülüyor)

◊ Mangal partisinde köfteleri beğenmediniz. Tabakta bırakmak mı, çaktırmadan köpeğe vermek mi?

– Ben tadını beğenmediğim şeyler yüzünden çok kilo aldım. O yüzden artık bir şeyi sevmediysem yemiyorum. Varsa o an yanımda köpek ona veririm.

◊ Konuttaki halinizi hangi üçlü daha âlâ tanımlar: Telefon-YouTube-sosyal medya mı, pijama-terlik-televizyon mu?

– Telefon-YouTube-sosyal medya. Son vakitlerde televizyondaki işleri de telefondan izliyorum. Galiba bende telefon bağımlılığı var.

◊ Az tanıdığınız birine… Telefon açmak mı, ileti atmak mı?

– Ben çok yeterli tanıdığıma da ileti atıyorum. Hiç sevmem telefonda konuşmayı.

◊ Spor ayakkabı mı, topuklu mu?

– Ben tam bir Boğa burcuyum ve konfor benim ömür biçimim. Topukluyu çok beğensem de onun verdiği rahatsızlığı asla göze alamıyorum.

HİÇ DÜŞÜNMEDEN SÜRATLİ HIZLI…

◊ Twitter mı, Instagram mı?

– Instagram.

◊ Güneş mi, ay mı?

– Ay.

◊ Bodrum-Gümüşlük mü, Çeşme-Alaçatı mı?

– Alaçatı.

◊ Gün doğumu mu, gün batımı mı?

– Gün doğumu.

◊ Nâzım Hikmet mi, Orhan Veli mi?

– Orhan Veli. O da Beykozluydu! (Gülüyor)

POPÜLER ŞEYLER

Komşum bana müzik söylemeyi yasakladı

◊ Gurmelerden… Vedat Milor mu, Mehmet Yaşin mi?

– Eşim! (Gülüyor) Burak bir şeyi tattığı an içinde kaç baharat var, ne kadar pişmiş, taze mi, organik mi, her şeyi anlar. Yemekleri o yapıyor konutta. Pes ettim vallahi. “Madem bu kadar anlıyorsun, o vakit sen geç mutfağa” dedim. İşte ben de ondan geriye kalan işleri yapıyorum. Çokça soğan doğrama, patates soyma, bulaşıkları yıkama üzere onun gurmeliğini besleyecek
vazifelerim var…

◊ Masalların parodilerini yapıyorsunuz. Hangisi daha çok çekti: Külkedisi mi, Pamuk Prenses mi?

– Pamuk Prenses’e ne oldu güya? Yattı, uyudu; öpüldü, uyandı. Külkedisi’nin elinden toz bezi düşmedi. Üstüne üvey anne, üvey kardeşler. O kız çok çekti be! Düşünsene bir de ayağı ödem tutsaydı da ayakkabı olmasaydı? Ondan sonraki yazgısını düşünemiyorum bile.

◊ Siz hangisine daha çok gülersiniz: Cem Yılmaz mı, Cet Demirer mi?

– İkisine de. Zira ikisi de şu an başarılı olmama sebep olan kulvarın bu ülkede kabul ve hürmet görmesini sağlayan beşerler. Gülmekten çok ikisine de çok hürmetim var.

◊ Ayşen Gruda mı, Perran Kutman mı?

– Perran Kutman.

◊ Hangi Demet: Akbağ mı, Evgar mı?

– İkisi de çok başarılı. Ancak Demet Akbağ bugün ben dahil birçok güldürü oyuncusunun etkilendiği, sevdiği ve çok hürmet duyduğu bir isimdir. O yüzden Demet Akbağ diyorum.

◊ Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?

– İkisi de çok özel bayanlar ancak Türkan Şoray. Çok farklı bir hoşluğu var benim için.

◊ Tarık Akan mı, Ediz Hun mu?

– Tarık Akan… “Canım Kardeşim”den dolayı daima çok severim o adamı.

◊ Şimdikilerden… Kıvanç Tatlıtuğ mu, Burak Özçivit mi?

– Kıvanç Tatlıtuğ. Zira adam yaş aldıkça daha da güzel oluyor. Kıvanç Tatlıtuğ özel bir seri ve çoğaltılmalı!

◊ Farah Zeynep Abdullah mı, Serenay Sarıkaya mı?

– İkisi de. Zati deri rengi olarak da benziyorlar.

◊ Hangisiyle komşu olmak daha şamatalı olurdu: Çatlak Şanzel mi, Yıldız Tilbe mi?

– Ay şu komşu konusuna hiç girmeyelim. Komşumuz bana müzik söylemeyi yasakladı. Belirli ki ben herkesten daha şamatalıyım! (Gülüyor)