Kılıçdaroğlu Kayseri’de kadınlarla buluştu: Haramilerin iktidarını hep beraber yıkacağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri’de bayanlarla bir ortaya geldi. “Haramilerin iktidarını daima bir arada yıkacağız” diyen Kılıçdaroğlu, bayanlara, “Uyuşturucunun ne olduğunu biliyorum. Aileleri, yuvaları nasıl dağıttığını biliyorum. Annelerin, babaların nasıl perişan olduğunu biliyorum. Lakin Allah sizi inandırsın, birinci yapacağım iş o uyuşturucu baronlarının kellelerini kesmektir. Onların kimlerle iş birliği yaptığını, kimlerle fotoğraf çektirdiğini biliyorum, ardındaki siyasi gücü biliyorum. Lakin ben hiçbir vakit; bir yasadışı gücün karşısında bir adım, bir milim dahi geri adım atmam. Halkın iradesini sonuna kadar kullanacağım ve o uyuşturucu baronlarına hesap soracağım” diye seslendi. 

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri’de Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi’nde bayanlarla bir ortaya gelerek sıkıntılarını dinledi. “CHP Bayan Buluşmaları” etkinliğinde konuşan Kılıçdaroğlu, bayanlara, Aile Takviyeleri Sigortası’nı anlattı.

Adalet vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, “Ben şayet bu ülkede adalet için 450 kilometre yürüdüysem bu millet için yürüdüm. Adalet için yürüdüm. Bayanlar, evlatlarımız, işsizler için yürüdüm. Haksızlığa uğrayanlar için yürüdüm. Boşu boşuna hapishanelerde tutulan beşerler için yürüdüm. Adaletsizlik nerede varsa, bütün adaletsizliklerin üzerine yürüyeceğim. En büyük gücüm sizlersiniz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Çok hoş bir toplantı. Gelen bütün bayan kardeşlerime yürekten teşekkür ederim. Dünyayı da Türkiye’yi de değiştirecek olanlar sizlersiniz. Türkiye’yi değiştireceksiniz. Haramilerin iktidarını daima bir arada yıkacağız. Bu ülkeye adaleti kesinlikle, fakat kesinlikle getireceğiz.

Kadın kardeşlerimiz konuştu. Bir toplumun yarısı bayan, yarısı erkek. Bayanların haklarının ve hukuklarının savunulmadığı bir yerde demokrasi olmaz. Toplumun bütün acılarını çekenler de bayanlar. Şiddete uğrayanlar bayanlar, çalışmak istediği vakit iş imkanı bulamayan kadınlar…

“Atama bekleyen öğretmenlere kelamım, vereceğim”

Az evvel engelli ve atama bekleyen bir bayan kardeşimizi dinledik. Üniversiteye gitti. Annesi, babası onu büyük umutlarla okuttular, yetiştirdiler. Boğazlarından kestiler. ‘Aman kızımız, evladımız daha yeterli bir iş bulur ve kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürür’ diye. Fakat bu imkân verilmiyor. Size kelamım vereceğim bu imkânı. Atama bekleyen öğretmenlere kelamım, vereceğim.

Kırsalda çalışan bayanlar büyük kasvetler yaşıyorlar. Az evvel süt şişesini elinde tutan bayan dedi ki ‘bu süt, sudan bile ucuz, geçinemiyoruz. Süt veren ineklerimizi bölüme gönderdik, sattık.’ Bütün bunları biliyorum, hepsinin farkındayım. Lakin hepsini değiştirmek tek başıma benim irademle olmuyor. Birlikte, birlikte olursak her şeyi değiştireceğiz.

“En büyük gücüm sizlersiniz”

Ben şayet bu ülkede adalet için 450 kilometre yürüdüysem bu millet için yürüdüm. Adalet için yürüdüm. Bayanlar, evlatlarımız, işsizler için yürüdüm. Haksızlığa uğrayanlar için yürüdüm. Boşu boşuna hapishanelerde tutulan beşerler için yürüdüm. Adaletsizlik nerede varsa, bütün adaletsizliklerin üzerine yürüyeceğim. En büyük gücüm sizlersiniz.

Bir anne gösterdi, ‘Çocuğun beslenme çantasına bir şey bırakamıyorum’ diye. Bir dilim, yarım ekmek ve bir şişe su. Olmaz. Evlatlar bizim evlatlarımızdır. Bizim evlatlarımızın karnının doyması lazım. Evlatlarımızın yatağa aç yatmaması lazım. Evlatlarımızın üzerine titrememiz gerekir. Onlar hem bugünümüz hem de geleceğimiz için son derece değerlidir.

“Beslenme çantası uygulamasını kaldıracağız, her çocuk okula gittiğinde öğlen yemeğini okulda rahatlıkla yiyecek”

Bizim belediye liderlerimize söyledim: Her sabah fakir ailelerde akşam hazırlanır ve aileye teslim edilir. Belediyelerin logosu bile yoktur beslenme çantasında. Çocuk, beslenme çantasını alır ve okula sarfiyat. Fakat; ‘bunu, Türkiye genelinde yap’ diyorsanız yetki vereceksiniz. Türkiye genelinde yapacağım. Beslenme çantası uygulamasını kaldıracağız, her çocuk okula gittiğinde öğlen yemeğini okulda rahatlıkla yiyecek. Yoksulu, zengini olmayacak. Evlat, evladımızdır. Herkes birebir yemeği yiyecek ve münasebetiyle karının doyuracak.

“Hiçbir bayanı bir erkeğe muhtaç ettirmeyeceğim, her bayan kazanacak”

Kırsalda çalışan bayanlar ve gençler… Hiç kaygı etmeyin, Allah nasip eder, sizlerin oylarıyla iktidar olduğumuzda göreceksiniz; kırsalda çalışan bayanların ve gençlerin toplumsal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Açık ve net söylüyorum, hiçbir bayanı bir erkeğe muhtaç ettirmeyeceğim, her bayan kazanacak.

“O bütçe beşli çetelere gitmeyecek”

Diyorlar ki ‘yapamaz, bunu gerçekleştiremez.’ Bizim bütün belediye liderlerimiz bunu yapıyor. Söylüyorum, misyonlarını muvaffakiyetle yapıyorlar. Allah nasip eder, geldiğimizde göreceksiniz o bütçe beşli çetelere gitmeyecek. O bütçeyi beşli çetelere vermeyeceğim. Yıllar yılı bizi ayrıştırdılar, bizi böldüler… Yok başı açık, yok başı kapalı. Bayanın hakkını teslim edeceksin.

“Sözlü sınavı kaldıracağız, kim kazanıyorsa atamasını çabucak yapacağız”

Bütün ayrıcalıkları, bütün torpilleri bitireceğim. Gencecik evlatlarımız imtihana giriyorlar, KPSS’ye. Başarılı oluyorlar. Türkiye üçüncüsü, beşincisi… Ancak kelamlı imtihana girince eliyorlar ve bunlar devlet memuru olamıyorlar. Sözlü sınavı kaldıracağız, kim kazanıyorsa atamasını çabucak yapacağız. Torpil bitecek. Müsaade vermeyeceğim.

“Aile takviyeleri sigortası, 1971 yılından bu yana uygulanmıyor”

Aile Takviyeleri Sigortası… Lütfen bunu düzgün dinleyin. Türkiye’de 8 sigorta kolu yürürlükte. İşsizlik, emeklilik, iş kazası, analık gibi… Aile Takviyeleri Sigortası, 1971 yılından bu yana uygulanmıyor. Sigorta şu, geliri olmayan yahut geliri minimum fiyatın altında olan bütün ailelere devletin karşılıksız yardım yapması demektir. Biz o yardımı yapacağız. Bu sigorta kolunu çıkaracağız. Lakin parayı, bayanın banka hesabına yatıracağız.

“İnancımız yerinde çok şükür, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek”

Kadın emekçi, emekli, memur üzere onun yoksulluğunu hiç kimse bilmeden gidecek, bankadan parasını çekecek, çoluk çocuğunun karının doyuracak. Onun yoksulluğunu, fakirliğini hiç kimse bilemeyecek. Yalnızca devlet bilecek. Herkesin onurunu, gururunu koruyacağız. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. İnsanın onurunu korumak budur. Yoksulu sıraya diz, gel yardım yap, televizyonları çağır. Onların yoksulluğunu afişe et. Bu uygulamaya son vereceğiz. İnancımız aşikâr. İnancımız yerinde Allah’a şükür, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.

“Sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek”

Evde engelli, yaşlı birisi varsa ve anne ona bakıyorsa onun da toplumsal güvenlik primini devlet ödeyecek. Zira onun tek çalışma alanı engelli çocuğuna bakmak yahut meskende yaşlıya bakmak… Hasebiyle bir iş yapıyor, çalışıyor. Onun da toplumsal güvenlik primini devlet ödeyecek. O da yeri ve vakti gelince emekli olacak. Aylık alacak.

“İlk yapacağım iş o uyuşturucu baronlarının kellelerini kesmektir”

Uyuşturucunun ne olduğunu biliyorum. Aileleri, yuvaları nasıl dağıttığını biliyorum. Annelerin, babaların nasıl perişan olduğunu biliyorum. Fakat Allah sizi inandırsın, birinci yapacağım iş o uyuşturucu baronlarının kellelerini kesmektir. Onların kimlerle iş birliği yaptığını, kimlerle fotoğraf çektirdiğini biliyorum, gerisindeki siyasi gücü biliyorum. Lakin ben hiçbir vakit bir yasadışı gücün karşısında bir adım, bir milim bile geri adım atmam. Halkın iradesini sonuna kadar kullanacağım ve o uyuşturucu baronlarına hesap soracağım.

“Altı oku görüyorsunuz, sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksınız”

Kadın kardeşlerim, şayet yaşadığınız dramın sona ermesini istiyorsanız, evlatlarınızın güzel bir eğitim almasını istiyorsanız, yoksulluğun afişe edilmeden toplumsal devletin, Aile Takviyeleri Sigortası’nı hayata geçirmesini istiyorsanız, bayanların huzur içinde yaşamasını istiyorsanız o vakit yapacağınız tek bir şey var. Altı Ok’u görüyorsunuz, sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksınız. Sizden tek istediğim o. Elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu o denli kullanın.

“Artık kamplaşmayalım, arbede etmeyelim, birilerinin tuzağına düşmeyelim”

Bir kardeşim dedi ki ‘ben, ailem, geçmişte AK Parti’ye oy verdik, artık hakkınızı helal edin.’ Helal olsun. Bayan kardeşlerim, helalleşelim diye bir davet da yaptım. Artık kamplaşmayalım, arbede etmeyelim. Niçin arbede ediyoruz Allah aşkına. Birilerinin oyununa, tuzağına niçin düşüyoruz. Kaygımız var. Sorun, sıkıntısı çözmekte. Sıkıntıları çözmemiz lazım. Memlekette huzur lazım. Huzur olmazsa mutfaklarda rahmet olmaz. Meskende rahmet, huzur olmaz. Huzurun, rahmetin, hoşluğun olması lazım.

“Anneler, size kelam veriyorum; en geç bir yıl içinde hiçbir öğrenci, benim yurt meselem var demeyecek”

Anne, çocuğunu hoşluk içinde yatağa yatırmalı. Üniversiteye gönderdiyse o çocuğun hoş bir yurdu olmalı. Gözü artta kalmamalı. Anneler, size kelam veriyorum; en geç bir yıl içinde hiçbir öğrenci, ‘benim yurt problemim var’ demeyecek. Kız öğrenciler, erkek öğrenciler; birer, üçer kişilik odalar, sıcak soğuk suyu, geniş bant internet erişimi, mutfağı… Evlatlarımızı el bebek, gül bebek yaşatmak zorundayız. Yetişen evlatlarımız diyor ki, ‘niye Türkiye’de kalayım. Yurtdışına gideyim diyor. Yurtdışında taban fiyatla çalışırsam hem mesken hem otomobil sahibi olabilirim’ diyor. Fakat Türkiye’de bırak minimum fiyatla çalışmayı iş bile bulamıyorlar. Umutlarını kaybediyorlar. Gençlerin tümüne sesleniyorum, sakın ümitsizliğe kapılmayın. Annelerinizin babalarınızın ve sizin gücünüzle Türkiye’yi çağdaş uygarlığa çıkaracağız. Asıl maksadımız bu.

“İki kızım var, onlar üniversiteyi bitirdiler, elleri ekmek tutuyor, yani saraydakiler üzere değil”

Bütün bayanlar, birlikte olun. Acılarınızı paylaşın. Bir bayan sıkıntı durumdaysa yardım edin. Kesinlikle, dayanışma kültürünü geliştirin. Sandığa gidin, oy kullanın. Sizin acılarınızı, sizin kılık kıyafetinizi sömüren siyasetlerden artık uzak durun. Kim sizin hakkınızı, hukukunuzu savunuyorsa onun yanında durun. Bir arada olalım, birlikte uğraş edelim.

Kadının gücünü biliyorum. Bayanlar gücünü biliyorum. Meskenden de biliyorum. Bizim meskende hanımın kelamı geçiyor. İşin kuralı da budur esasen. Benim yetiştiğim coğrafya kız çocukları okula gönderilmezdi. Bir kız kardeşim vardı, Allah rahmet eylesin, ilkokulu bitirdikten sonra babam onu okula göndermedi. Lakin benim artık iki kızım var pırıl pırıl, onlar üniversiteyi bitirdiler, elleri ekmek tutuyor. Başkaları üzere değil. Yani saraydakiler üzere değil. Herkes kendi halinde, kendi işinde. Çocukların, kız çocuklarının okuması çok ancak çok bedelli. Anneler, çocuklarını okutmakta zorlanabilirler. Lakin Allah nasip ederse bunların tamamını düzelteceğiz.

“Uyuşturucu baronlarını tarihe havale edeceğiz”

Uyuşturucu baronları… Büsbütün onları tarihe havale edeceğiz. Milyar dolar kazanıyorlar. Bizim evlatlarımızı zehirliyorlar. Sesleri bile çıkmadı. Bağırdım, çağırdım… Artık ‘efendim biz de çaba ediyoruz…’ 20 yıldır ne yapıyordunuz siz, 20 yıldır.

“6 yaşındaki bir çocuğun hakkını aramıyorsak biz niçin siyaset yapıyoruz”

6 yaşında bir kız çocuğuna sistematik tecavüzü duyduğumda o gece uyumadım. Ya bu türlü bir şey olamaz, mümkün değil… Sonra TBMM’de bu iş konuşulurken, Aile Bakanı çıktı ‘İki yıldır bundan haberimiz var’ dedi. Pekala ne yaptınız iki yıl? Gittim. TBMM’ye gittim. Bütün milletvekili arkadaşlarımı topladım. ‘Bu ülkede 6 yaşında biz kız çocuğuna sistematik tecavüz yapılıyor ancak ne saray ne bakanları hiç kimse ses dahi çıkarmıyor.’ Daima birlikte sabah geldim dedim ki birlikte Adalet Bakanlığı’na yürüyeceğiz, bu ülkede adaleti isteyeceğiz. 6 yaşındaki bir çocuğun hakkını aramıyorsak biz niçin siyaset yapıyoruz.

“Göreceksiniz bayanların gücü bütün zalimleri yenecektir”

Devleti dumura uğrattınız, dedim. Bu ülkenin polisi, savcısı yok mu? Düzmece raporlarla, diğer birisini sisteme dahil ederek kendilerini aklamaya çalıştılar. Bu güç kim, dedim, Kimden alınıyor bu yetki? Sonradan harekete geçtiler. Demek ki o çocuğun hakkı ve hukuku için Adalet Bakanlığı’na yürümesek yeniden o çocuğun, o kadıncağızın elinden hiç kimse tutmayacaktı. Ben tanımam, bilmem, hiç konuşmadım, ancak benim vicdanım el vermiyor. Vermez. Adalet isteyen bir insanın vicdanı el vermez.

Onların vicdanı köreldi, ben biliyorum. Onlar para, dolar sevdalısı. Ben onu da biliyorum. Onlar yatıyorlar, kalkıyorlar; para diyorlar onları da biliyorum. Mutfaklarda yangın var lakin sarayın mutfağında yangın yok. Ben bunu da biliyorum. Hiç tasa etmeyin, birlikte olursak güçlü oluyoruz. Göreceksiniz bayanların gücü bütün zalimleri yenecektir.

“Artık zulme son’ diyeceksiniz”

Çok güçlüsünüz. Bayanlar çok güçlü. Fakat modül kesim olmaz. Türkiye genelinde gücünüzü ortaklaştıracaksınız. Sandığa gideceksiniz, ‘artık zulme son’ diyeceksiniz. Evlatlarımızı perişan ettiler, son. Bir lokma ekmek bulamıyoruz, son. Birleşin. Bir arada olun, birlikte olun. Unutmayın, adalet bu ülkeye ya gelecek, ya gelecek. Adaleti getireceğiz. Herkesin hakkını, hukukunu savunacağız. Evlilik birliği temeldir. Bir bayan diyelim ki anlaşamadı; zulme uğradı ayrılmak istiyor, boşanmak istiyor. Bayanı katlediyorlar. Gazetelerden okuyoruz. Çıkıyor, öldüren adam hakimin karşısına. Kravat takmış. Güzel hal indirim. Bunların tamamını bitireceğim, ne düzgün hal indirimi. Cezayı sonuna kadar çekecek. ‘Yeni başlangıçlar’ fonumuz var. Şayet bir bayan çocukları ile birlikte, ayrılırsa; onun meskeni, mobilyaları… Her türlü yardım yapılacak. Paramız var, imkanımız var. Lakin para yurt dışına gitmeyecek, uyuşturucu baronlarına gitmeyecek, beşli çetelere gitmeyecek…. Umudunuzu kaybetmeyin. Birlikte çaba edeceğiz. Bayanın gücüne güveniyorum. Bayanların hakkını, hukukunu savunmak; bu kardeşinizin vazifesi olacak. Adaleti unutmayın, adaleti. Daima birlikte sağlayacağız.” (ANKA)